
Sürekli İyilik Hali
Arzu ettiğimiz canlılık ve enerji, neşe ve yaşmanın manâsı, kendimizi iyi hissetmekle alakalıdır. Peki ama nasıl iyi hissedeceğiz? İyi olmak için bir eğitim almak mı gerekir? Özel bir çalışma ister mi? Bu sorulardan sonra tevekkül konusunu açmak lüzumlu hale geliyor.
Tevekkül; hayatın gayesine ulaşmak için inanç dairesinde aklın ve ilmin icap ettirdiği çalışmaları yaptıktan sonra Allah’a güvenmektir. Bu cevabın içinde bir sır var. Hayatın gayesi nedir, bunu iyi tespit edebilirsek sürekli iyilik halini yani islâmî ıstılahta “nefs-i mutmainne” haline terfi ederiz.
“Hanginizin daha güzel, daha değerli, devamlı bilinçli ameller işleyeceğini, işini daha güzel yapacağını denemek için dünyada ölümü, dünyada ve âhirette hayatı yaratan Allah’tır. O kudretlidir, hükümrandır; sâlih amel işleyenleri koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcıdır.” (Mülk sûresi: 2) ve “Ve (onlara söyle!) Görünmez varlıkları ve insanları yalnızca (Beni tanımaları ve) Bana kulluk etmeleri için yarattım.” (Zâriyat sûresi: 56)
Demek ki, iyi olmak bir bakış açısı. Belli inançların sonucu tutulan bir yol. İyi olmak her zaman halinden memnun olma kararlılığında olmakla ve neredeyse her zaman fazla ihtiyacımızın olmaması ile alâkalı bir şey. Bir insan ne kadar az şeye ihtiyaç duymaya karar verirse kendini o kadar iyi hissediyor. Yine bir insanın kalbi ne kadar az arzu ve beklenti ile işgal ediliyorsa kendini o kadar iyi hissediyor. Başkaları için iyi şeyler dilemek ve insanların başarısını kıskanmamak kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlıyor. Hatamızı kolayca kabul etmek, savunmacı olmamak ve hatamızı düzeltmek için samimi çaba harcamaya gönüllü olmak kendimizi korkusuz ve iyi hissetmemizi sağlıyor. Elimizden geleni yaptıktan sonra gelen başarısızlığın koşulların müsait olmamasından kaynaklandığını kabul edip bu başarısızlığa tahammül etmek kendimizi iyi hissettiriyor.
Bunca yıl sonra gördüm ki, insanın kendini iyi hissetmesi bir bilim. Öyle bir bilim ki hem sanatı, hem zanaatı gerektiriyor. Hem ilhama, hem iradi çabaya ihtiyaç duyuyor. Hem ilham, hem güç veriyor. Bir yandan kaybederken bir yandan kazandırıyor. Verirken sahip olmamızı, kaybederken kazanmamızı sağlıyor.